SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 5264 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ الْبَزَّازُ حَدَّثَنَا إِسْمَعِيلُ بْنُ زَكَرِيَّا عَنْ سُهَيْلٍ قَالَ حَدَّثَنِي أَخِي أَوْ أُخْتِي عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ قَالَ فِي أَوَّلِ ضَرْبَةٍ سَبْعِينَ حَسَنَةً

 

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

"Zehirli kertenkeleyi) İlk vuruşta (öldüren kimse için) yetmiş sevap vardır."

 

 

İzah:

el-Vezeğa: "Sâmm abraş" da denilen alaca ve zehidi kertenkeIelerdir.

 

Halk onun zararlı böceklerden olduğunda ittifak etmişlerdir. Bu ha­şere hakkında Şafiî ilimlerinden Kemalüddin Dümeyrî "Hayatü'l-Hayvan" isimli eserinde şöyle diyor: "Zehirli keler, sağırdır derler. Sağır ol­masına sebeb İbrahim aleyhisselâm üzerine ateşi üfürüp alevlendirirdi. Bu sebepten sağır ve abraş (alaca) oldu. Zehirli kelerin (kertenkelenin) tabiatı böyledir ki içinde zaferan kokusu olan eve girmez. Yılan ile arasında ülfet vardır. Akrep ile dokuzlan böceğinin arasında ülfet olduğu gibi."

 

Ahmed b. Hanbel'in Hz. Aişe'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şöy­le deniliyor. "Hz. Aişe'nin evinde dayalı bir süngü vardı. Bu kendisine so­ruldu da şunları söyledi:

 

"Biz onunla kertenkele öldürürüz. Çünkü Nebi (s.a.v.) haber ver­di ki: İbrahim (a.s.) ateşe atıldığı vakit yeryüzündeki bütün hayvanlar onu söndürmeye çalışmış, yalnız kertenkele buna katılmamıştır. Çünkü o ate­şi üfürmüştür. Bu sebepten Nebi (s.a.v.) onun öldürülmesini emir bu­yurmuştur."[İbn Mâce, .sayd; Ahmed b. Hanbel, VI, 83, 109, 217.]

 

Yine Hz. Aişe'den rivayet edildiğine göre Beyt-i Makdis (Kudüs) yan­dığı vakit kertenkeleler ateşi üfürmüşlerdir.

 

Bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, zehirli keler, zehirli ve zararlı olduğu için, Hz. Fahr-i Kainat efendimiz onu yoldan çıkan anlamına ge­len "fasık" sıfatıyla sıfatlandırmış, vücud itibariyle küçük olduğu için de-ona "küçük fasık" anlamına gelen "füveysika" ismini vermiş ve bu özel­liğinden dolayı da onun öldürülmesini emretmiştir.

 

Kevkeb isimli eserde açıklandığı üzere bu hayvanın girdiği sulardan insana büyük zararlar gelir. Özellikle bu hayvan tuzu bulduğu zaman içi­ne girip yuvarlanır, onun temas ettiği tuzlarda insanlara alaca hastalığı ve­ren bir madde oluşur. ' Bu hayvan, tuza erişme imkânı bulmadığı zaman, tuzun bulunduğu odanın çatısında tırmanıp oradan tuzun üzerine pisler.

 

Bilindiği gibi, mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şeriflerden (5264) nolu hadis-i şerifte zehirli kertenkeleyi bir vuruşta öldürene yetmiş sevap verileceği ifade edilirken, (5263) numaralı hadis-i şerifte de ikinci vuruş­ta öldürene, ilk vuruşta öldürenden daha az sevap verildiği, üçüncü vuruş­ta öldürene de ikinci vuruşda öldürenden daha az sevap verileceği ifade edilmektedir. Bu ifade görünüşte "ibadetlerin en faziletlisi en meşakkatlisidif" hadisine ters gibidir. Çünkü kertenkeleyi ikinci vuruşta öldüren ilk vuruşta Öldüren kimseden daha çok zahmet çeker, üçüncü vuruşta öldürense daha da çok yorulmuş olur. Ancak, yüce Allah'ın kullarından is­tediği yorgunluk ve meşakkat değildir. İhlâsdır. Hiç zahmet çekilmeden yapılan amellerden, nefis zevk alıp kendisine pay çıkarır. Nefsin kendisi­ne pay çıkarması ise ihlâsı giderir. Binaenaleyh meşakkatli işlerdeki fazi­let bizzatihi meşakkatten değildir. Meşakkat sebebiyle korunmuş olan ihlâsdandır.

 

Kuşkusuz, zehirli kertenkeleyi, bir vuruşta öldüren kimse Hz. Peygam­berin zehirli kertenkelelerin öldürülmesi hususundaki emrine daha ihlâslı sarılarak kertenkeleye darbesini daha dikkatli indirerek onu bir vuruşta öl­dürebilir ve bu ihlâsının karşılığında büyük bir sevaba erişebilir. Ancak onu ikinci vuruşta öldüren muhakkak ki vuruşunda birinci vuruşta öldü­ren kadar dikkatli olamadığı gibi, üçüncü vuruşta öldüren de ikinci vuruş­ta öldüren kadar dikkatli olamamıştır. Buradaki dikkat bu husustaki İhla­sın bir ölçüsü durumunda olduğundan kertenkeleyi bir iki ya da üç vuruş­da öldüren kimselerin bu dikkatleri nisbetinde farklı sevaplar almaları, se­vap almadaki ölçünün ihlâs olması esasına uygundur. Binaenaleyh mev­zumuzu teşkil eden hadis-i şeriflerle, sözü geçen hadis-i şerif arasında herhangi bir çelişki sözkonusu değildir.

 

İzzüddin b. Abdisselâm'ın "Emâli" isimli eserindeki şu açıklamasına göre de söz konusu zehirli kelerleri bir vuruşta öldürenin ikinci vuruşta öldürmekten daha faziletli olması; "şüphesiz Allah herşeyde iyiliği farz kılmıştır. O halde siz öldürdüğünüz vakit öldürmeyi iyi yapın..." hadisinin kapsamı içine girebileceği gibi., "Siz hayır işlerde yarı­şın..."[Bakara 148; Al-i İmran I 14] âyet-i kerimelerinin kapsamlarına da girebilir. Ayrıca "kerten­keleyi ilk vuruşta öldürene yetmiş sevab vardır" mealindeki (5264) nolu hadis-i şerifle, Müslim'in rivayet ettiği: "Her  kim bir vuruşta bir kertenkele öldürürse ona yüz sevap yazılır"[408] mealindeki  hadis-i şerif arasında da bir çelişki yoktur. Çünkü:

 

1. Usulda ma'lum olduğu üzere bir meselede belli bir sayının zikredil­miş olması daha fazlasının hak edilmiş olmasına mâni değildir. Bu itibar­la bir kimseye yetmiş sevabın verileceğinden bahsedilmesi o kimsenin yetmişden fazla sevap almasına mani değildir.

 

2. Önceden yüce Allah kertenkeleyi bir vuruşta öldürene amelinin kar­şılığı olarak yetmiş sevap verileceğini bildirmişken, sonradan otuz sevap daha ihsan ederek kertenkeleyi bir vuruşta öldürene toplam yüz sevap ve­rileceğini Rasûlüne bildirmiş olabilir.

 

3. Kertenkeleyi ilk vuruşta öldüren kimselerin ihlâsları farklı olacağın­dan onlara verilecek sevapların da ihlâsları nisbetinde yetmiş ila yüz se­vap arasında değişmesi mümkündür.